ANKARA KENT KONSEYİNDE KAVAKLIDERE SUNUMU
Kavaklıderem Derneği Başkanı Halil Yurtkuran, Ankara Kent Konseyinde, Hacettepe Üniversitesi Tarihi ve Kültürel Mirası Araştırma Merkezi (HÜTKAM) tarafından düzenlenen “KÜLTÜREL BELLEK/ANKARA 2023”panelinde, Kavaklıdere’nin kültürel gelişimi ile ilgili bir sunum yaptı.
Ayrancım, Bahçelievler ve Çiğdem Mahallelerinin semt derneklerinin başkanlarının da sunumları ile katıldığı panelde konuşan Halil Yurtkuran, Ankara’nın ilk semt derneği olan Kavaklıderem Derneğinin kuruluş amacını ve çalışmalarını da görsellerle anlattı.
Kalabalık bir izleyici topluluğu tarafından ilgi ile izlenen sunum sonunda, başkanlar ve izleyiciler bir araya gelerek anı fotoğrafı çektirdi.
Kavaklıderem Derneği Başkanı Halil Yurtkuran’ın konuşmasının şöyleydi:
“Sevgili Ankaralılar, değerli dinleyiciler.
Semt, en basit anlatımı ile evler topluluğu ve orada yaşayan insanların ekonomik faaliyetleri olarak tarif edilebilir.
Ancak elbette bu anlatım bir semt için yeterli değildir. Semt, bunlar dışında birçok şeyin de bir araya gelmesidir. Öncelikle semtin bir hafızası olmalıdır. O hafıza, anılar, yani yaşanmışlıklar, bir anlamda tarihi değerler ve elbette kültür varlıkları ile oluşur.
Kent veya semt kültürü, elbette sahip çıkılması gereken önemli bir değerdir. Özellikle yurt dışına çıktığımızda, bu değerlere, o şehrin yöneticileri tarafından nasıl sahip çıkıldığını görüp, kendi adımıza üzülüyoruz. Sağlıklı kentleşme, semtlerdeki kültürün korunması için en belirgin unsur olarak karşımıza çıkıyor. Sağlıklı kentleşmeyi sağlayamazsak, kültür değerlerimizi de birer birer kaybediyoruz. Kardeş semt olarak ilan ettiğimiz Almanya’nın Heidelberg kentine gittiğimizde, kent kültürüne nasıl sahip çıkıldığını bizzat oranın yerel yöneticilerinden dinledik ve ne kadar geride kaldığımızı gördük.
Semt kültürünün hazine değerindeki varlıklarına en acıtıcı darbe, zaman içinde maalesef rant denilen ucu açık sistem tarafından vurulmaktadır. Bu rantın yaratıcıları da elbette yıllar içinde değişen kent veya semt yöneticileri ve onların hırslarından başka bir şey değildir.
Semt kültürü denince akla, sadece anılar, binalar, yaşanmışlıklar da gelmemelidir. Çevremizde bulunan her şey kültürümüzün bir parçasıdır. Çevre ve kültürü birbirinden ayıramayız. Semtimizin içerisinde yer alan örneğin Kuğulu Park’ın ağaçları da kültür değerimizdir. Seğmenler parkındaki anılarımız da kültür değerimizdir. Tunalı Hilmi Caddesi üzerindeki buluşmalar, içilen kahveler de, yapılan sohbetler ve yaşanmışlıklar da kültür değerimizin hafızasıdır.
Semtimizin ağaçları kadar, havası da kültürümüzdür. Nefes aldığımız hava temiz veya kirli ise bu da kültürümüzle doğrudan bağlantılıdır. Keza toprağımız da sağlıklıysa, hormonsuz besinlerin yetişmesi için iyi korunuyorsa, bu da bir kültürdür ve gelecek kuşaklara hem sağlık hem de bilinç anlamında önemli değerler katar. Sağlıksız yönetilen yerlerde, hava kirliliği de elbette kaçınılmazdır. Tüm bunların sonucunda şunu söyleyebiliriz.
Kültürel değerler, çevre değerlerinden ayrılamaz.
Örneğin; yeşil alanların yok edilerek yapılaşmaya açılması çevresel açıdan ne denli bir yıkım yaratıyorsa, tarihi yapıların yıkılarak yoğunluklu beton binaların yapılması da aynı boyutta çevre sorunları doğurmaktadır.
Kültür olgusu, bin yıllar boyunca elde edilen değerlerin toplamıdır.
Başkent Ankaramız, yıllar boyunca birçok uygarlığa kucak açmıştır. Hititler, Frikler, Lidyalılar, Sümerler bunlardan sadece birkaçı. Ama en fazla anlam kazandığı gün bundan tam 100 yıl önce, 13 Ekim sabahı, Mustafa Kemal Atatürk tarafından başkent ilan edildiği gündür.
Yeniden doğan bu şehrin kalbi ise öncesinde Atatürk’ün evi Çankaya köşküne giden yolu çevreleyen bağları ve Pembe köşkü, sonrasında birbiri ardına açılan elçilik binaları ile gelişimi başlayan Kavaklıdere.
Önce Polonya büyükelçiliği kuruluyor. Sonra Yunanistan ve diğerleri. Atatürk, elçiliklerini Ankara’ya getirenlere, yer açısından büyük kolaylıklar sağlıyor. Kavaklıdere’nin ilk sahibi bu elçilikler oluyor. İngilizler, uzun süre İstanbul’dan gelmek istemiyor. İngiltere kralının doğum gününde İstanbul’da büyük bir parti vermeye hazırlanan İngiltere büyükelçisini, aynı tarihte Ankara’da tüm elçilerin katılacağı bir toplantıya davet ederek ikilemde bırakıyor. Ve o elçi de doğum günü kutlamasını iptal edip, Ankara’ya gelmek ve sonunda elçiliklerini de Ankara’ya taşımak zorunda kalıyor.
Kavaklıdere’nin kültür hafızasında öncelikle sakin sakin akan bir dere var. Her ne kadar bugün göremesek de, dere hala aktif.
Derenin kenarında bu semte adını veren kavaklar ve onu çevreleyen uçsuz bucaksız üzüm bağları ile başlıyor bu semtin yolculuğu. Bu bağların en önemlisi, hepimizin bildiği Kavaklıdere Şaraplarının bağları.. Zamanla üretimlerini başka yere taşısalar bile semtimizin ilkleri arasında onlar var.
Türkiye Büyük Millet meclisi var. Pembe köşk ve pembe köşkten çıkıp, her sabah gazetecilerle beraber, Kavaklıdere sokaklarından meclise yürüyerek giden Başbakan ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü var.
Güniz sokakta, 7 defa gelip, 8 defa giden, ama şapkasını hiç kaptırmayan Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmuş Süleyman Demirel var.
Kuğulu park var. Kent kültürüne varlıkları kazınsın diye derneğimiz tarafından özellikleri tek tek yazılmış Kuğulu Park ağaçları var. Bizim tarafımızdan hediye edilen kuğuları var. Her gün nefes almak isteyen insanlar tarafından doldurulan Seğmenler parkımız var. Bu parklarımıza kötü davranırsak kaybederiz. İşte burada da kent kültürü ve çevre bilinci devreye giriyor.
Semtimize uzun süre yaşayan yazarlarımız var, ressamlarımız var, siyasetçilerimiz, bakanlarımız, milletvekillerimiz var, müzelerimiz var. Örneğin Cin Ali Müzesini gördünüz mü? Antikacılarımız var. Tunalı Hilmi Caddemiz, Mağazalarımız, kafelerimiz ve işyerlerimiz var. Giderek eskiyen semtimizin olmazsa olmazı en değerli varlıklarımız, insanlarımız var. Şimdi sizleri görsellerimizle bir Kavaklıdere yolculuğuna çıkartıyorum.”